Ana sayfa » Tüm Yazılar » Kişisel Gelişim » Emile “Bir Çocuk Büyüyor” – Jean Jacques Rousseau
Kişisel Gelişim

Emile “Bir Çocuk Büyüyor” – Jean Jacques Rousseau

bir çocuk büyüyor

Jean Jacques Rousseau bu kitabında Emile adında bir çocuğun babası ile yaşadıklarını kaleme almıştır. Bu kitabı çocukların gelişimsel özelliklerini ön planda tutarak her çağda ayrı ayrı yazmıştır. Ben bu kitabın öykü kısmını bir kenara bırakıp Rousseau’ nun düşünce yapısının uygulamadaki halini yazacağım.

 

İlk Bölüm: Bebeklik Çağı

Rousseau’ya göre; doğuştan hepimiz iyi olarak dünyaya geliriz. Ancak zamanla hayatın bize gösterdikleri, yaşadığımız değişimler sayesinde farklı birer karakter ve kişiliğe bürünürüz. Daha sonra birtakım alışkanlıklarımızın farkına varıp, kişiliğimizle odaklarız. Aslında bizim fark etmediğimiz birçok şey zihnimize girerek bilinçaltımıza yerleşir. Bebeklikten itibaren çevremizde gözlemlediğimiz, duyduğumuz veya maruz kaldığımız her şey kişiliğimizin bir parçası olarak bize yansır. Bir süre sonra ruhsal karmaşa içerisine giriyoruz.emile-bir-çocuk-büyüyorBu karmaşa esnasında kendimiz için seçtiğimiz yol bizim için çok önemli.

Aslında ‘’bizim için seçtikleri yol’’ dememiz daha doğru olacak. İşte Rousseau da tam olarak buraya değiniyor. Ona göre; Çocukları, yeteneklerini ortaya çıkarmaları ve olmak istedikleri şeyi olmaları için özgür bırakmalıyız. Çocuklar, annesinin karnından çıkar çıkmaz kollarını, bacaklarını, hareket ettirme özgürlüğünü tadarlar. Ancak bu özgürlük bile çok kısa sürmektedir çünkü ‘kundaklama’ gibi çok yanlış bir zihniyet içerisinde yetişirler.

 

İkinci Bölüm : Çocukluk Çağı

Bu bölümde Rousseau’nun verebileceği en büyük iki tavsiye bana göre ‘Soğukkanlı Olun’ ve ‘Tutarlı Olun’. Soğukkanlı olmak bir ebeveyn için çocukluk çağından itibaren başlayan kaygı ve panik duygularının en aza inmesi demektir. Çocuğunuz düştüğünde çığlıklar atıp onu yerden kaldırıyorsanız, en ufak eli çizildiğinde hastanelere koşuyorsanız bu davranışlarınızın geri dönütlerini ilk buluğ çağında almaya başlayacaksınız demektir. Çocuğun kendi başına varlığını hissetmesi bir birey olma isteği aslında 3 yaşından itibaren başlamaktadır. Rousseau birçok genç insanın büyüyünce mutsuzlaşmasının aslında bu çağda yaşanılan şeylerin etkisi olduğunu söyler. Bir diğer tavsiye olan ‘Tutarlı Olmak’ ise Rousseau’ya göre kendini bilinçli zanneden anne-babaların bile çoğu zaman yapamayacağı bir durum olur. Çocuk kendi isteği için herkesi ve her durumu dener.Jean-Jacques-Rousseau-Emile Bu durumlardan veya kişilerden birinden bile olumlu ışık alırsa kendi saltanatının sürdüreceğini bilir. Bu durumda dikkatli olunması ilerde bu insanların kişiliklerinde ‘aç gözlü’, ‘sadece kendinde olmasını isteme’ gibi amansız duygulara yer verilmemesini öneriyor.

Aslında günümüzde de en merak edilen soru olan ‘Çocuklara Nasıl Hayır Demeliyiz?’ sorusunu Rousseau yıllar önce bu kitabında bize açıklamış. Çocuk makul olan olmayan her şeyi ister. Bu esnada sizin ne yaptığınız çok önemli. Çocukları şımartmak onların mahvolmasına sebep olur. Küçük yaşta çocukları karşınıza alıp bilimsel analizler aşılamaya çalışmak çocuk için büyük bir anlamsızlıktır. Kısaca; çocuğunuz zararlı bir şeylere ilgi duyuyorsa ona onun anlayamayacağı uzun uzun açıklamalar yapmanız gereksizdir. Yapmanız gereken tek şey onun ilgisini daha güzel bir alana yöneltmektir. Çocukların olur olmaz her isteklerini ne hep kabul edin ne de hep reddedin. Önemli olan reddettiğiniz isteklerinizin ne olursa olsun arkasında durun ve hiçbir koşulda bu durumu değiştirmeyin.

”O genç bitkiyi ölmeden önce yetiştir, sula: Meyveleri bir gün sana büyük mutluluk verecektir.” – Jan Jaques Rousseau

 

Üçüncü Bölüm: İlk Gençlik Çağı

 

Jean Jacques Rousseau’ya göre; On iki, on üç yaşlarında çocuk tıpkı arzuları kuvvetinden daha az ihtiyaçları olan yetişkinler gibidir. Aslında ben bu kitabındaki çoğu görüşüne katılsam da buna katılmıyorum. Çünkü, hiçbir çocuk yetişkinin küçültülmesi olarak görülmemelidir. Çocuk kendi başına ayrı bir bireydir. Onları yetişkinlerin davranışına göre analiz etmek bizi hem çocukların dünyasından uzaklaştırır hem de onlara dokunabilmemizin bir şansı varsa bile bu durumu ortadan kaldırır.

Bu bölümdeki bir diğer üzerinde durduğu görüşü ise; ‘Çocuğa hata yaptırarak bir şeyleri öğretmek’. Rousseau, çocuğun her zaman kendi hayatında kendi aktif olması gerektiğini düşünüyor. Çünkü ona göre; -bu yetişkinler için bile geçerli- okuduğumuz ve bize söylenen bilgilerden ziyade tecrübe ettiğimiz olaylar bizim aklımızda kalır, bizi ileriye götürür.

 

Dördüncü Bölüm: Buluğ Çağı

 

İnsanın gerçek kişiliği bu çağda başlar. Bu çağda çocuklar çocukluktan çıkmak için krizler yaşar ve buhranlı anlar geçirir. Bu anlar kısa sürse de etkisi uzun süre devam eder. Çocuk huylarını değiştirir. Sık sık kızar. Gizli taşkınlıklar yaşar. Çok hassastır. Sebepsiz yere üzülür ve değersiz olduğunu düşünür. Bu ruhsal değişimlerin yanında birçok fiziksel değişim de yaşar.

emile-bir-çocuk-büyüyor

Bu durumlarda kontrolü bir an bile bırakmamamız gereklidir. Çocuk yaratılıştan iyiliğe eğilimlidir. Rousseau’ya göre çocuk yalanın tanımını çocukluktan beri yapar evet ama ilk olarak bilinçli ve istemli olarak ‘yalan’ adı altında bu çağda kullanır. Bu çağda kullanmasının sebebi ise Çocukluk Çağı’ ndayken onların yanında gizli ve esrarengiz işlerin dönmesidir. Çocuk bu gördüklerinin hepsini istemsiz bir şekilde hafızasına kaydeder ve bu çağda gizli bir durum olduğunda bu durumu kendi savunması gibi kullanır.Çocuğunuzda gördüğünüz hataları hiçbir dönemde karşınıza alıp uzun uzun analizler yaparak vermeyin. Vereceğiniz her bilginin altında mutlaka somut bir dayanağınız veya o an beraber uğraştığınız bir işiniz olsun. Teorik bilgilerden her zaman sakının.

 

Zaman zaman kendimize çok söylediğimiz ‘Önceden ben nasıl o davranışları yapmışım?’ gibi hitaplarımızın aslında bize ne kadar zarar verdiğinin farkında bile değilizdir. Rousseau’ ya göre; yeni bir yaşa girerken ondan önceki yaşı küçümsemeyecek şekilde gençleri yetiştirirseniz yeni alışkanlıklar kazanırken eski iyi alışkanlıklarını kaybetmemeyi de öğrenir. Bu sayede geçmişine, yaşantısına ve kendi öz saygısına bağlılığını ömür boyu sürdürür. Hayatın hiçbir döneminde kendisini aşağıda görmek ve hatalarıyla da kendisiyle gurur duyar.

 

Beşinci Bölüm: Genç Adam

 

Rousseau’ya göre; Kadın, mütevazi olmalı, modaya uygun değil kendine yakışanı giymeli. Erkek ise, hayatlarının birkaç alanında erkektir ve aslında yaşamak için kadınlara ihtiyaçları yoktur. Kitabın kahramanı olan Emile, babası ile birlikte ona uygun bir kız aramaya çıkarlar ve uzun ve eğlenceli bir yolculuk geçirirler. Çok yağmurlu bir günde köyün ortasında bir ev ilgilerini çeker. Ve o evdeki Sophie adındaki kıza âşık olan Emile evlenmek istediğini söyler. Rousseau’nun burada değindiği en önemli şey; evlendikten sonra da mutlu olunabilmesi. Ona göre; evlendikten sonrada mutlu olabilmenin tek yolu ve en basit yolu evlendikten sonrada çiftlerin birbirine âşık kalabilmeleridir. Bu da ancak evliliğe fazla yük bindirilmemesinden geçmektedir.

 

Yazarı Tanıyalım !

 

jean-jacques-rousseau-emile

Jean-Jacques Rousseau (28 Haziran 1712 Cenevre, Cenevre Cumhuriyeti ve Kantonu – 2 Temmuz 1778 Ermenonville, Fransa), Cenevreli filozof ve yazar. Siyasi fikirleri, Fransız Devrimini etkilemiştir. Düşünceleri özellikle, Devrim’den sonra kurulan yeni devletin kalkınmasında, toplumun sosyal yapısında ve eğitim sisteminde etkili olmuştur.

 

Yazarın Tüm Yazıları