Ana sayfa » Tüm Yazılar » Tarihi Roman » Semerkant – Amin Maalouf
Tarihi Roman

Semerkant – Amin Maalouf

Kitap Öncesi

Amin Maalouf, Doğunun Limanları’nı okuyup tanıştığım tarihi olayları dolu dolu ve akıcı üslubu ile bize keyifli bir okuma serüveni sunmasına hayran kaldığım yazardır. İkinci olarak okuduğum romanı Semerkant’ı ise ayrı bir keyif ile okudum. Çok az bilgi sahibi olduğum Ömer Hayyam’ı öyle güzel anlatmış ki bir çok kişinin severek okuyacağını tahmin ediyorum.

Semerkant’ta, aynı dönemde yaşamış olan Ömer Hayyam, Hasan Sabbah, Nizamulmülk ve Melik Şah ‘ı ve yaşanan tarihi olayları çok iyi bir kurguyla bizlere sunmuştur. Romanda Ömer Hayyam’ın yazmış olduğu rubaiyatın başına gelenleri, içinden geçtiği dönemleri okuyoruz. Kitap 1072 ‘de başlayıp 1912 yılında sona eriyor. Keyifle okunacak bir roman. Tarihi kurgulu roman okumayı sevenlere önerilir.

Semerkant – Amin Maalouf

“Yaşam soluğumuzun kaynağını soruyorsun
Çok uzun bir hikâyeyi özetlemek gerekirse
Derim ki çıkmış ummanın derinliklerinden
Sonra umman yutuvermiş onu yeniden.”
     Ömer Hayyam

Amin Maalouf, Semerkant kitabını 4 bölümde ele almıştır. Kitap Ömer Hayyam’ın Semerkant’a gelişi ile başlar. Bu ilk bölümde dönem olarak Selçuklu devletinin en ihtişamlı dönemidir. Hayyam önce Nizamulmülk adını verdikleri Selçuklu veziriyle daha sonrada dönemin sultanı Melik Şah ile tanışır. Ömer Hayyam o dönem bilimi ile astronomide olan başarılarıyla tanınmaktadır. Onu ne kadar çok siyasete, saraya dahil olmak istemese de Ömer Hayyam,  yaşadığı dönem boyunca saraydan bir çok kişi ile dostluklar kurmuş ama bir o kadar da saraydan uzak durmayı başarabilmiştir. Aynı dönemde yaşadığı ve onun etkisiyle saraya giren Hasan Sabbah zaman için de Selçuklu devletinin yıkımına ve daha birçok insanın ölümüne yol açacak olan Haşhaşilerin kurucusu olmuştur. Kitapta bu bölüm öyle doldu doldu akıcı bir şekilde ilerler ki tarih bilginiz gelişirken kesinlikle sıkılmaz. Tarihin içinde yolculuk ediyor gibi hissedersiniz.

Ömer Hayyam

İkinci bölümde Hasan Sabbah’ın başarılarının zirve yaptığı bölümdür. Kendi devletini kurar. Çok katı kurallarla yönetir. Bu dönemde hiçbir dostu kalmayan Hassan Sabbah, Ömer Hayyam’ın yazdığı rubaiyatı kaçırarak Ömer Hayyam’ı sınırları içine getirmeyen ikna etmeye çalışır. Ömer Hayyam rubaiyatını bir kere kaybeder ve bir daha eline geçmez. Kitap genel olarak bu rubaiyatın geçti eller arasında şekillenir.

Ömer Hayyam’ın Rubaiyatı ve İran

3 ve 4 bölümlerinde kitap bambaşka tarihi yıllara geçer. Bu bölümlerde yakın İran tarihini ve Osmanlı dönemlerine tanıklık ediyoruz. Bu bölümlerde Türk- İran yakın tarihi ilişkilerini, İran’nın demokratikleşmek için verdiği sancılı süreçleri çok güzel bir şekilde işlendiğini düşünüyorum. Kitapta babası Fransız olan bir Amerikalının Ömer Hayyam’ın rubaiyatının peşine düşmesiyle geldiği İran’da tanıştığı Prenses Şirin ile olan ilişkisi ve demokrasi savaşına verdiği hem katkı hem de dışarıdan bir gözlemci olarak olaylara bakışı çok farklı bir yorum katmıştır.

“-Bu ülkeye geldiğimde, kocaman kocaman sakallı adamların bin iki yüz yıl önce işlenmiş bir cinayet için hala hıçkırıklara boğulup dertlenmelerini anlamıyordum. Artık anladım. İranlılar geçmişte yaşıyor, çünkü geçmiş onların vatanı, çünkü şimdiki zaman hiçbir şeyin onlara ait olmadığı yabancı bir ülke. Bizim gözümüzde modern yaşamın, insanın özgürleşmesinin simgesi olan her şey onlara göre yabancı egemenliğinin ve baskısının simgesi: Kara yolları, Rusya demek; demir yolları, telgraf, banka, İngiltere; posta dedin mi Avusturya-Macaristan…” (Semerkant, s.247 )

Kitabın sonu çok sürprizli ve beklenmedik bir şekilde sonlanıyor. Amin Maalouf daha hiç okumadıysanız bu kitapla başlamak kesinlikle doğru bir tercih olacaktır. Yazar Lüblan doğumlu olup hayatının büyük bir kısmında Fransa’da bulunmasına karşın Doğuyu, masalsılığını, güzel kültürünü yaşadığı acı olayları çok güzel bir şekilde romanlarında yaşatıyor. ‘ Kitaplarında doğu halklarının neden geri kalmış olduğu konusunda analizler ve tespitler yapmaktadır. Kitapları roman tarzında yazılmış da olsa sosyolojik temalar kitaplarında sürekli olarak işlenir.’ 1

Ben kitabın YKY baskısını okudum. Çok akıcı, okuyucuyu içine alan başarılı bir tercümesi olduğunu düşünüyorum.

Kitap okuyanları yorumlara beklerim…

[1] : https://www.wikiwand.com/tr/Amin_Maalouf

Yazarı Tanıyalım!

Amin Maalouf

Amin Maalouf ,25 Şubat 1949 Beyrut doğumlu, kitaplarını Fransızca yazan Lübnanlı yazar. 1976’dan beri Fransa’da yaşamaktadır. Yazar 1993 yılında Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülüne layık görülmüştür. Kitapları 40’tan fazla dile çevrilmiş, eserleri Fransa’da ve çevrildiği birçok dilde geniş okur kitlesine ulaşmıştır.Kitaplarında genellikle doğuya ait öğeleri çok iyi işlemektedir. Doğuya ait gelenek ve görenekleri kitaplarında mutlaka tanıtır.

Yapıtlarında çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini başarıyla işleyen Maalouf, 1983 yılında yayımlanan ilk kitabı Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri (Les Croisades vues par les Arabes) ile tanındı. Bu kitap, çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986’da yayımlanan ve aynı yıl Fransız – Arap Dostluk Ödülü’nü kazanan ikinci kitabı ve ilk romanı Afrikalı Leo (Léon l’Africain) bugün bir “klasik” olarak kabul edilmektedir.

 

 

…Yazarın Tüm Yazıları…

 

About the author

Şükran Kafalı

Add Comment

Click here to post a comment