Ana sayfa » Tüm Yazılar » Edebiyat » Küçük Şeyler – Samipaşazade Sezai
Edebiyat

Küçük Şeyler – Samipaşazade Sezai

Küçük Şeyler – Samipaşazade Sezai

Küçük Şeyler, uzun zamandır okuma listem de yer alan bir kitaptı. 2022 hedeflerimden biri de daha fazla Türk klasikleri okumaktı. Samipaşazade Sezai, ilk döneminin ilk gerçekçi türünde yazarıdır. “Sergüzeşt” adlı romanıyla ünlenmiştir. Fakat benim yazarla tanıştığım ilk kitabı “Küçük Şeyler”dir. Samipaşazade’nin kendi has üslubunu okumak oldukça keyifliydi. Küçük Şeyler kitabı kısa ve altı öykünün bulunduğu bir derlemedir.

Samipaşazade, kitabın ön sözünde neyin anlatıldığının değil nasıl anlatıldığının önemli olduğunu vurgulayarak hikâyenin gücünün ayrıntıda gizli olduğunu ve güzel yazıldığı sürece basit konuların da önem kazanacağını söyler. İlk başta ne anlatmak istediğini pek anlamasam da kitabı okumaya başladığınız da taşlar yerine oturuyor. Öyküler öyle hayatın içinden ki hepimizin yaşadığı olayların aslında ne kadar anlatılası ve ne kadar mesaj içerdiğini düşünüyor insan.

Küçük Şeyler

Öykülerin hepsi birbirinden güzel sizi içine alıyor. Yer yer duygulandırırken kimi zaman da sinirlendiğimi hissettim. Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu. Aldığım alıntıları sizlerle paylaşacağım. Klasikler okumaya devam etmeyi düşünüyorum. Onları da sizlerle paylaşacağım.

Şükran.

Alıntılar:

“Şairlerin, âlimlerin en büyük eserleri, ümitsiz ve hiddetli zamanlarında yazdıklarıdır.” 

YAZARI TANIYALIM !

Sami Paşazade Sezai, Türk gerçekçi öykücü, romancı. Türk edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından birisi olma özelliğiyle edebiyat tarihinde büyük önem taşıyan Sergüzeşt adlı romanın yazarıdır. 1892’de yazdığı Küçük Şeyler ile Türk edebiyatında modern öykücülüğün kurucularındandır.

1859 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Samipaşazade Sezai, babasının İstanbul Fatih’in, Taşkasap semtinde bulunan konağında doğdu. Bir mahalleyi andıran bu konak, aynı zamanda devrin önemli fikir adamı ve edebiyatçılarının eğitim gördüğü bir kültür merkezi hüviyetindedir. Konaktaki eğitim yıllarında Farsça, Arapça, Fransızca, Almanca; daha sonra Londra’da görev yaptığı yıllarda İngilizce öğrendi. Yirmi yaşına kadar resmi bir görev almayıp, edebiyat konusundaki bilgilerini artırmayı tercih etti.

Sergüzeşt romanı yüzünden göz hapsine alındığını düşünerek bundan kurtulmak için 1901’de Paris’e gitti ve 1908’de Meşrutiyet’in ilanına kadar da orada kaldı. Yurtdışına kaçışını Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanan “1901‘e Ait Bir Hatıra” başlıklı yazısında anlattı. Paris’te Jön Türkler’le tanıştı; İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı ve cemiyet içinde saygın bir yere geldi.