Ana sayfa » Tüm Yazılar » Dünya Edebiyatı » Şeker Portakalı – José Mauro de Vasconcelos
Dünya Edebiyatı Edebiyat

Şeker Portakalı – José Mauro de Vasconcelos

Kitap Öncesi

Şeker Portakalı, benim ilkokul yıllarında okuduğum çok sevdiğim bir kitaptı. Üzerinden yıllar geçmiş benim konusunu tam hatırlamadığım sadece ana karakterinin Zezé adında 5 yaşlarında bir çocuk olduğunu bildiğim romanı tekrar okuma hevesi ile tekrar elime almış bulundum. Aradan on beş yıl geçmiş ben değişmiş ve büyümüştüm. Kitaptan çokça etkilendim zaten ince bir kitap ama elimden bırakamadan iki gün olmadan bitirdim.

Şeker Portakalı – José Mauro de Vasconcelos

Vasconcelos, Brezilyalı bir yazar. Yazarımız kalabalık ve fakir bir ailenin on birinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Kitapta anlattığı aile, yaşantı, yoksulluk sanırım hepsi hayatında gördüğü deneyimlediği şeyler… Ününü doruğuna çıkan yazarı dünya çapında tanıtan eseri Zezé’nin maceralarını anlatan üçleme romanın ilk kitabı olan “Şeker Portakalı” olmuştur. Bu romanı 12 günde yazdığını belirten yazar, eserine duyduğu sevgiyi “Ama onu 20 yıldan fazla taşıdım yüreğimde” sözüyle özetlemiştir. Şeker Portakalı dünya edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Sular gibi akan hikâyede göz yaşlarınızı tutamazsınız.

“Günün birinde acıyı keşfeden bir çocuğun öyküsüdür.”

Zezé

Şeker Portakalı, Vasconcelos’un üçleme seri olarak yazdığı kitapların ilkidir. Bu seri Zezé’nin hayatını ele almaktadır. Zezé, beş yaşında olan kendi küçük, kalbi kocaman bir çocuktur. Kalabalık ve yoksul bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğar. Ondan küçük bir de erkek kardeşi Luis vardır. Babası işten çıkarılmış ve uzun süredir işsiz kalmıştır. Annesi zor ve ağır şartlarda çalışmaktan fıtık olmuş, çalışamaz hale gelmiştir. Annesini çok az görmektedir. Ailede herkes bir küçüğüne bakmakla sorumludur. Zezé, Luis’e bakar. Onu öyle çok seviyordur ki, ona bakmak yapmayı en sevdiği şeylerden biridir.

Zezé
şeker-portakalı

Zezé, hayatta birçok şeyi kendi başına öğrenir. Okuma yazmayı da beş yaşındayken kendi başına öğrendiğinde buna kimse inanamaz. Munzur bir tarafı olduğu için sıklıkla yaptığı haylazlıklardan ötürü dayak yer. Aile ona küçük bir şeytan olduğunu ve çok kötü bir çocuk olduğu her fırsatta söyler. Ama ablası Gloria hariç. Evde tek şefkat gördüğü insan ablasıdır. Kirayı ödeyemedikleri için daha küçük bir eve taşınırlar. Kardeşleri bahçedeki ağaçları paylaşırken Zezé’nin payına daha körpe bir şeker Portakalı fidanı düşer. Bundan çok mutsuz olur fakat daha sonra bu şeker fidanı Zezé ile konuşmaya başlar. Bir tek Zezé duyabiliyordur. En yakın arkadaşı olur ve ona “Minguinho” adını verir.

Okuma yazmayı erken çözünce, evdekiler onu erkenden okula göndermek isterler. Yaşını bir yaş büyütüp okula yazılır. Çok başarılı bir öğrencidir. Duyduğu her kelimenin anlamını merak eder. Evde hiç sevilmediğini ondan bu kadar çok dayak yediğini düşünür. Yılbaşı’nı hediyesiz geçirmesi onu çok üzer. Ama daha çok üzen şeyse her şeyin çok fazla farkında olmasıdır. Evdeki herkes için çok üzülür.

Portuga

Portuga, Zezé’nin hayatında çok önemli bir yere sahiptir. İlişkileri çok kötü bir şekilde başlasada, Zezé onu düşmanı olarak görür, daha sonrasında müthiş bir dostluğa dönüşür. Zezé, Poruga’yı babası yerine koyar. Sevgiyi ve şefkati ondan öğrenir. Hayatındaki çok büyük bir boşluğu doldurmuştur. Fakat her güzel şey gibi Zezé’nin bu mutlu anlarıda kısa sürer. Talihsiz bir biçimde Portuga’yı kaybeder. Yaşadığı şokla hayattaki gerçek acıyı da böylece keşfetmiş olur.

“Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey.”

 

Kimler Okumalı

Çocuk sahibi olan, olmak isteyen, küçük kardeşi olan veya çocuklarla haşır neşir olan herkesin okumasını şiddetle tavsiye ederim. Çocuk deyip geçip her şeyi anlamayacağını düşünen insanların gelip görmesi lazım o küçücük yürekler nasılda etraflarındaki her şeyden nasıl haberdarlar. Yürekleri kocaman ve istedikleri arzuladıkları tek şey “koşulsuz sevgi ve şefkat” …

Kitaptan bende iz bırakan birkaç alıntıyı da eklemek istiyorum.

 “Fabrika bir ejderhaydı; her sabah insanları yutan, akşamları ise yorgun insanlar kusan bir ejderha.”    (Sayfa, 62)

 “- Ne diyorsun evladım sen, babanı mı öldüreceksin.

Evet, öldüreceğim. Çoktan başladım bile. Öldürmek derken öyle Buck Jones’un tabancasını alıp dan diye öldürmeyi kastetmiyorum. Öyle değil. Kastettiğim onu kalbim de öldürmek. İyiliğini istemekten vazgeçmek. Derken bir gün ölüp gidecek.” (Sayfa, 146)

 

Yazarı Tanıyalım

Jose Mauro de Vasconcelos (26 Şubat 1920; Rio de Janeiro – 24 Temmuz 1984), Brezilyalı yazardır.

Vasconcelos, 26 Şubat 1920 de Rio de Janeiro yakınlarındaki Bangu kasabasında doğdu. Yarı Kızılderili yarı Portekizli, yoksul bir ailede doğan Vasconcelos iki ayrı kültürün de izlerini taşıdı.

Genellikle romanlarında, roman karakterlerinin yaşamlarındaki zorlu yaşam koşullarını, yoksulluğu ve şiddeti tüm çıplaklığıyla anlatır; ama özellikle Şeker Portakalı ile onun devamı olan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek gibi bazı romanları tüm bunlarla birlikte duygusallık ve iyimserlik de içermektedir.