Ana sayfa » Tüm Yazılar » Edebiyat » Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku – İlhami Algör
Edebiyat Roman

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku – İlhami Algör

Kitap Öncesi

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku kitabından merhabalar herkese. Yine bir kitap ile karşınızdayım.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku kitabına geçmeden önce, kitap öncesi için ne yazabilirim diye düşünürken, bu kitabın 2014 yılında bir film olarak uyarlandığını fark ettim.

Kitabı okurken, bu bilgiye sahip olmadığımı itiraf etmeliyim. Kitabı okuma fikrine nasıl kapıldığımı sorarsanız, arkadaşımın okuduğunu görürken ilgimi çekti ve okuma listenize girdi. Genelde planlamadan kitap almak çok nadir yaptığım bir şeydir.

İnsanların, planlamadan yapılan aksiyonlar sonucunda planlanandan daha mutlu olabilecekleri söylenir çünkü her bir olayı çok ayrıntısına kadar planlamanın hem artısı, hem de eksisi vardır. İşte bu tarz şeyler düşündüğüm bir gün, belki de çok seveceğimi düşündüğüm için bu kitabı almaya karar verdim.

Okumadan önce şaşırdığım şey, kitabın ilk baskısının 1995 yılında olmasıydı. Kitabın yaşıtız gibi. Bu yazıyı yazarken, 2014 yılında Sezin Akbaşoğulları ve Erdal Beşikçioğlu’nun başrollerini oynadığı bir film uyarlaması olduğunu da öğrendim. Farklı sitelerden bu filme verilen puanları incelediğimde, çok iyi puanlar aldığını söyleyemem.

Fikrimi yazının sonunda belirteceğim, o yüzden herkes hazır olun, kemerlerinizi bağlayın, arkanıza yaslanın ve bir sonraki bölümde kitap hakkında bilgiler edinmeye başlayabilirsiniz.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, az karakterli bir kitap. Kitabı, ana karakterimizin ağzından dinliyoruz. Kitabın konusu, Müzeyyen, eşi ve bir kız çocuğundan oluşan bir ailedir. Kitapta, sadece Müzeyyen karakterinin ismi bilinir. Kız çocuğu ve ana karakterin ismi ise belirsizdir.

Eğer karakterlerin kitabın içinde ne yaptıklarını merak ediyorsanız, hemen açıklayalım. Ana karakterimiz bir hikaye yazarıdır ve meşhur Müzeyyen bir ev kadınıdır. Minik kızları ise yaklaşık 3-4 yaşında bir çocuğudur (yaş belirtilmemiştir, bu benim tahminimdir).

Karakterimiz, son hikayesini tamamlayamayıp, tamamlamaya çalıştığı hikaye ile kitabı başlatır. Kitap boyunca, yazarın polis karakterinin bir hayat kadınına aşık olduğu hikayeyi dinliyoruz. Müzeyyen, yazarın hikayelerinin baş eleştirmeni olarak görüyoruz.

Zaman zaman sert, zaman zaman ise uygun yorumları ile, kocasına yol gösterir gibi davranır. Başlangıçta, eleştirilerin ana karakterimizi memnun edip etmeyeceği belirsizdir. Anlamak için biraz zaman gerekmektedir. Hatta, Müzeyyen okuduğu bölümler hakkında, benzer fikirler içeren bir film bulunmaktadır.

Böyle bir yorum yapıldıktan sonra, ana karakterimizin uzun bir iç konuşması okuyoruz. Betimlemeler, mecazlar kitabın hemen hemen her yerinde bulunur. Eğer kitap uzun olsaydı, çekici olmayabilirdi, ama şanslı olarak kitap uzun değildir.

Fakat Müzeyyen

Kitabın ilerleyen kısımlarında olan bitenleri anlamaya başlıyoruz. Ana karakterimizin ağzından hikayeyi dinlerken ilk fark ettiğimiz şey, küçük kızın bizim ana karakterimizin kendi kızı olmadığıdır.

Müzeyyen, hamile iken eşini bir trafik kazasında kaybetmiştir. O zamanlar, Müzeyyen hâlâ hamile olduğunu kesin olarak bilmiyordu. Karakterimiz, küçük kızı çok sevse de, ona her baktığında, trafik kazasında ölen o adamı görür ve bu durumu itiraf eder.

Daha sonra, Müzeyyen’e yer yer sert çıkışlar yapmak istediğini, ancak vazgeçtiğini bizzat şahit oluyoruz.

Karakterimiz, hikayesini bitirememenin verdiği can sıkıntısıyla dışarı çıkar ve hava almaya çalışır. Bu süreçte, yolda gördükleri ile ilgili olarak, ya da geçmişte Müzeyyen ile aralarındaki güzel ilişkisel anekdotları bolca okuyoruz. Birçok sorgulama sonunda, karakterimiz evine geri döner. Kimseyi rahatsız etmeden yatağa girmeye çalışırken, fark eder ki evde kimse yoktur.

Bu yıkılışa şahit oluyoruz o satırları okurken, birçok düşünce, geçmiş, gelecek hakkında fikirler uçuşur. Daha sonra, biraz alkol alınarak, bu fikirlerin önündeki bilinç yıkılır.

Kitabın sonunda, karakterimiz ve Müzeyyen, sevdikleri bir kafede buluşmaya karar verirler ve herkes kendi getirdiği yiyecekleri yer. Bu, bir ayrılık sinyali gibi algılanabilir ancak tam olarak ne olacağı belirsizdir.

Kitabın dilinin ve tasvirlerinin karışık olduğunu düşünen okuyucular da bulunabilir. Konu olarak, birbirini sevmeyen bir ilişkinin son dönemlerine odaklanmış ve bu nedenle karışıklığa gerek olmadığı düşünülebilir. Ancak, bu konuda kişisel görüşler farklı olabilir ve bu nedenle okuyucuların fikirlerine saygı duyulmalıdır.

 

Yazarı Tanıyalım

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku 

İlhami Algöl 1955’te İstanbul Suriçi’nde doğdu. Kitapları: Çanakkale Yalı Hanı ve Han Sakinleri (Everest Yayınları, 2007), Karabakal Ötüyor (Everest Yayınları, 2008), Ma Sekerdo Kardaş? (Doğan Kitap; 2010; İletişim Yayınları, 2018), Kalfa ile Kıralıça (İletişim Yayınları, 2013), Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (İletişim Yayınları, 2014), Albayım Beni Nezahat ile Evlendir (İletişim Yayınları, 2015), İkircikli Biricik (İletişim Yayınları, 2015), Hisli Kirpi (2021).

 

Yazarın Tüm Yazıları