Ana sayfa » Tüm Yazılar » Türk Edebiyatı » Vurun Kahpeye – Halide Edib Adıvar
Edebiyat Roman Türk Edebiyatı

Vurun Kahpeye – Halide Edib Adıvar

Kitap Öncesi

Vurun Kahpeye kitabının yazarı Halide Edib , Cumhuriyet dönemi edebiyatında gerçekçi roman geleneğinin öncülerinden biri olarak kabul edilir. Eserleri genellikle içerik bakımından üç grupta incelenmiştir: Kadın meselelerini ele alan ve eğitilmiş kadının toplumdaki yerini arayan eserleri, Millî Mücadele dönemini anlatan eserleri ve şahsiyetleri, içinde bulundukları geniş toplumla birlikte, ele alan romanları.1

Halide Edib’in “Vurun Kahpeye” adlı romanında da Milli Mücadele dönemi  Aliye öğretmen üzerinden ele alınmaktadır. Sanırım, dönemin şartları,  insanları ile düşüncelerinin yanı sıra, bir de o dönemde kadınların başına gelenleri bu kadar vurgulayıcı ve etkileyici bir şekilde anlatabilen daha yoktur.

Vurun Kahpeye – Halide Edib Adıvar

Vurun Kahpeye, anne ve babasını çok erken yaşta kaybeden, cesur, idealist, dikkat çekici güzelliği olan Aliye öğretmenin hikayesini anlatıyor. Aliye, annesini veremden erken yaşta kaybetmiştir. Babası da başarılı bir askerdir, fakat onu da erken yaşta kaybetmiştir. Aliye, annesinden şefkatini, babasından da disiplin duygusunu aldığını düşünür. Vatan sevgisi çocukluktan işlenmiştir.

Aliye, İstanbul’da eğitim almıştır. O dönemlerde okullarda, Anadolu’da öğretmen eksiği bulunduğu için sıklıkla öğretmensiz kasabalara gitmelerinin en önemli vazifelerden olduğunu telkin ediliyordu. Arkadaşlarının aksine Aliye, mektebini bitirir bitirmez ilk iş olarak kimsenin gitmek istemediği Anadolu’ya tayinini ister.

Aliye’nin Anadolu’daki Vazifesi

Aliye, Anadolu’da küçük bir kasabaya öğretmen olarak atanmıştır. Halide Edip, romanda Aliye’nin gittiği kasabanın adını vermez. Bu anlatım tarzı bana, bir bölgeden bahsetmekten öte, genel olarak Anadolu’nun durumunu anlamamız için yaptığını düşündürdü. Kasaba,  okul müdürünün bile yozlaştığı ve işlerin köyün maddi durumu iyi olanlarının tekelinde olduğu kötülükler içinde dahi güzel bir kasaba olarak tasvir edilir.

Aliye öğretmen ve öğrencileri
Aliye öğretmen ve öğrencileri

Aliye, kasabada Gülsüm hala ve Ömer efendinin evlerinde kendine yer bulur. Bu yaşlı çift ona anne-baba olurlar. Ölmüş kızları yerine koydukları Aliye’yi tüm köyden korumaya çalışırlar. Aliye bu evde kendisini yuvasında hisseder. Aliye, köye gelir gelmez çocukları disipline sokmasıyla da zengin ailelerin düşmanlığını kazanır. En büyük düşmanları Kantarcı Uzun Hüseyin ve Hacı Fettah efendidir. Hüseyin, Aliye’nin güzelliğini görmüş ve onunla evlenmek istemiş, olumsuz cevap alınca da düşman olmuştur. Hacı Fettah Efendi ise güya kasabanın en dindarı olup yeni gelen öğretmenin peçe takmaması nedeniyle kendisine düşman olmuştur.

“Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için,  bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi.”

Aliye, çocukları çok sever ve onlara milli marşları ezberletir. Almış olduğu modern eğitimi vermeye çalışır. Vatan sevgisi ve Kuva-yı milliye’yi sevdirmeye, çocuklar için bir ışık olmaya gayret eder. Hacı Fettah Efendi bundan rahatsız olur. Kendisine yobaz tabiri çok uygun düşer. Dini kendi menfaatine göre şekillendirir. Eminim, romanı okurken bu karakterden nefret edeceksiniz. Din kavramını nasıl da istismar ettiğini açıkça görebiliyorsunuz.

Halide Edib’in bu romanında Anadolu’daki din anlayışını da eleştirdiğini görmekteyiz. Aliye’nin bir mevlüt törenine katıldığı ve dinlediği etkilendiği o güzel öğütleri olan din anlayışıyla, Fettah Efendinin sergilemiş olduğu din anlayışını sık sık karşılaştırmakta ve eleştirmekte ve dinin Fettah Efendinin savunduğu gibi olmadığını dile getirir.

“Din insanların korktuğu, bu nedenle ikiyüzlülükle de olsa yücelttiği bir şey değildir.”

Tosun Paşa ve Aliye
Tosun Paşa ve Aliye

Kasabalı kadınlar çocuklarına verdiği eğitim ve alakadan ötürü Aliye öğretmeni baş tacı ederken, Fettah Efendinin çıkardığı iftiralara da o denli süratlen inanır. Her olayda yardıma ihtiyaçları olduğunda Aliye’nin kapısını çalan kadınlar, menfaatleri bittiği anda ona mesafe koymasını bilirler. Kasaba, Yunanlılar tarafından işgal edilmeden önce Kuva-yı milliye tarafından ziyaret edilir. Tosun paşa o gün kasabada bir ayaklanma olduğunu ve halkın galeyana gelip peçesiz gezdiği için bir öğretmeni linç etmeye kalkıştığını görür ve Aliye ile tanışmak ister. Tosun paşa Aliye’yi görür görmez âşık olur. Ama görev bilinci ile vatan sevgisi ağır basar ve kasabalıdan Aliye’yi istedikten sonra, kasabayı Yunanlılardan korumak üzere, tekrar yola koyulur. Tam “gün yüzü gördü,  artık bundan sonra çok mutlu olacak” desek de, ne yazık ki roman öyle devam etmiyor. Hem kasaba hem de Tosun Paşa, fedakar Aliye’nin yüzünü güldürmüyor.

“Zavallı küçük kız bilmiyordu ki, aynı kudretle birbirine bağlı olan büyük aşkların hepsi masallarda.”

Vurun Kahpeye romanı çok acıklı bir şekilde bitiyor. Dönemini, Kurtuluş Savaşını her cephede yapılan fedakarlıklar insanın gözlerini yaşartıyor. En çokta Aliye’ye üzülüyorsunuz. Cehaleti bitirmek için verdiği savaşta, ne yazık ki yenik düşüyor.

Can yayınlarından yayınlanan kitabın son sözünde Selim İleri’nin değerlendirmesi ise şöyledir: “Trajik olan, vatan savunmasında, vatan hainiyle vatanseverin zorunlu ayrılığıdır. Halide Edib, bu ayrılığı deşerken, tanıklık ettiği, vatanseverler arasında yer aldığı acı günlerin derin heyecanı altındadır. Vurun Kahpeye’nin hemen bir oturuşta yazılmış, hadise aralıksız, kesintisiz bir zaman diliminde kaleme getirilmiş coşku romanı olduğunu neden söylemeliyim? Yetmişi aşkın yıl sonra, Vurun Kahpeye, toplumların yükselişinde ve sancısında ‘eğitim’in önemini vurgulayışıyla yine gündemde. Eğitime kavuşamamış kişilerin git git vatan hainliğine, nihayet insanlık düşmanlığına yol açabileceklerini, bu büyük tehlikeyi söylüyor.”

Halide Edip’ten okuduğum ilk romandı. Çok beğendiğim için diğer romanlarını da en kısa zamanda okuyacağım. Konusu ve sadeleştirilmiş baskısıyla çok daha erken yaşlarda okunması gereken bir roman olduğunu düşünüyorum ve tüm gençlere tavsiye ederim.

Okumuş olanlarınızdan yorumlarınızı beklerim.

[1]:  Damla Erlevent, Halide Edib Adıvar’ın Son Dönem Romanlarında İstanbul’da Gündelik Hayat ve MüzikBilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi Haziran 2005

                                                          Yazarı Tanıyalım!

halide edip adıvar
Halide Edib Adıvar

Halide Edib Adıvar, Türk yazar, siyasetçi, akademisyen, öğretmen. Halide Onbaşı olarak da bilinir.Halide Edib, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı’nda cephede Mustafa Kemal’in yanında görev yapmış bir sivil olmasına rağmen rütbe alarak savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansının kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır.

Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte yazarlığa başlayan Halide Edib; yazdığı yirmi bir roman, dört hikaye kitabı, iki tiyatro eseri ve çeşitli incelemeleriyle Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri Türk edebiyatının en çok eser veren yazarlarındandır. Sinekli Bakkal adlı romanı, en bilinen eseridir. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiş, yazıları ile kadın hakları savunuculuğu yapmıştır. Birçok kitabı sinemaya ve televizyon dizilerine uyarlanmıştır.

 

…Yazarın Tüm Yazıları…

 

#Vurun Kahpeye #HalideEdip