Ana sayfa » Tüm Yazılar » Gezi Yazısı » Avrupanın Asi Çocuğu: Lizbon
Gezi Yazısı

Avrupanın Asi Çocuğu: Lizbon

Lizbon Gezisi, Portekiz benim tek başıma ilk seyahat ettiğim ülke olarak kalbime adını yazdırdı.❤️

Baya tesadüfen, gece geç bir saatte ve bunalmış bir şekilde Facebook’ta boş boş gezinirken, THY’nin kampanyasına denk gelip bir anda satın almıştım biletimi. Hakkında tek bildiğim şeyin Cristiano Ronaldo olduğunu düşünürsek, ertesi sabah bilmediğim, bugüne kadar hiç araştırmadığım (çünkü hobi olarak ülkeleri ve ilginç yerlerini araştırmaya bayılıyorum🙄) bir ülkeye tek başına gidecek olmanın şaşkınlığı  ve anlamadığım bir şekilde gitmek istediğim onca ülke arasında bulunmayan Portekiz’e seyahat etmenin verdiği kafa karışıklığı ile biletime garip garip bakıyordum.

Gitmeden önce Portekiz’in, sahilden doğaya, tarihi yapılardan ve sokak sanatı yönünden bu kadar zengin olduğunu düşünemezdim bile. Yemek konusunda bu derece lezzetli olacağını ise hayal dahi edemezdim. Ayrıca tüm erkek polislerinin sanki modellik yarışmasından çıkmışcasına yakışıklı olduğunu da atlamayalım 😍 Aynı polise günde 5 kez otelimin yerini sormamın başka açıklaması olamaz herhalde.  🙈

Portekiz tarihine ufaktan göz atınca hemen bir isim dikkatimi çekti António de Oliveira Salazar, peki kim bu arkadaş?

Diktatör olarak bilinen bu kişi Portekiz topraklarını 41 yıl yönetmiş ve bunu nasıl başardığı sorulduğunda ise cevabını kısaca ”3F ile ” diyerek vermiş.

3F’nin açılımı ise şöyle : FADO (halk müziği) FUTBOL (şaşırmadık) ve FATİMA ( Din).

Yani bunları siyasete alet ederek onca yıl diktatörlüğünü sürdürebilmiş.

Artık zaman değişti, ülkelerine 3F mottosu ile turist çeken Portekizliler bununla Salazarın yönetim biçimini değil de, dünyanın her bir noktasından Fado, Futbol ve yeni haliyle üçüncü olan Fiestayı deneyimleme fırsatı sunuyor.

Az aşağıda benimle birlikte ilk adımımızı atacağız Lizbon sokaklarında ama öncelikle bahsetmek istediğim bir iki olay var kafamda.

 

Olay 1: Nasıl gideceğiz?

 

Portekiz Schengen vizesini almak için Ankaradaki Başkonsolosluğuna şahsi başvuru yapılması gerekmektedir. İstanbuldakiler içinse Macaristan Konsolosluğuna başvuru yapılması gerekmekte, onuda Orange vize aracılığı ile yapabilirsiniz. Benim tüm belgelerimin tam, bilet ve otelinde ödendiğinden sorunsuz bir şekilde vizemi aldım  ama pasaportumun geri gelmesi 1 ay kadar sürdü. Yani sözüm ona ki önceden başvurmak önemli, zaten artık öyle 3 güne vize veren ülkede kalmadı ne yazık ki.

Ulaşım konusunda ise pek bir seçeneğimiz yok. Aktarmalı uçuşlar genellikle KLM ve Lufthansa tarafından yapılıyor. Direkt uçuş için ise tek seçenek THY ve kampanyalı biletleri aktarmalıya göre daha uygun oluyor ya da ben çok şanslıydım ve o şekilde oldu

Olay 2: Lizbon Card

Havaalanı ulaşımından, şehir içi ulaşımına kadar ve bir çok müze girişinin bu kart ile ücretsiz olması, hatta Cascaise de ücretsiz gidilebilmesi bu kartı cazip hale getiriyor. Onun dışında alışveriş, özel turlar/müzeler ve restoranlarda da indirim sağlıyor. Ben bu kart sayesinde 2 günümü dolu dolu geçirmem dışında aynı zamanda baya bi tasarruf etmiştim. Kartı havaalanıdaki ofisten alabilirsiniz.

 

Olay 3: Ulaşım

 

 

En çok kullanılan şehir içi aracın minik ve nostaljik tramvaylar olması sizce de çok şirin değil mi?  Hele efsane 28 numaralı tramvaya binip tarihi lizbonu gezmeniz hop-on-hop- off otobüslerinden çok daha güzel ve ekonomik olduğu kesin. Neredeyse her yere tramvayla gitmeniz mümkün, tramvayın yetişemediği yerlere ise  ulaşım ağı çok  geniş olmasada şehrin her yerine, havaalanı dahil ulaşabileceğiniz metroyu kullanabilirsin.

Olay 4: Alışveriş konusu

Euro almış başını gitmiş, halen alışveriş yapacağım diyen babayiğit birileri var ise onlara önerim Chiado ve Baixa bölgeleri. Her türlü zevke hitap eden butiklerin yanında, semt pazarlarıda gezmeye-görmeye değer. En büyük olanı ise Alfamada ki ”Feira da Ladre” de antik eşyadan hediyeliklere kadar bulabileceğiniz bir çok şey var.

Peki bu konuları da hallettiğimize göre geldik Avrupanın Asi çocuğu olarak anılan Portekizin yedi tepeli başkenti Lizbona ya da yerlilerin dediği gibi Lişboa’ya  başlayabiliriz.

Adım Adım Lizbon ⬇️

Belem bölgesi

Benim en sevdiğim bölge burası olabilir. ”Pasteis de belem” bunun asıl nedeni olsada görülecek cok şey var burada. Plaça de comercio dan 15 numaralı tram’e binerseniz Jeronimos manastırına kadar gidebilirsiniz.

Jeronimos manastırı: 

Dışı her ne kadar görkemli olsada bununla yetinmeyip, bence içini de mutlaka görmelisiniz. Bir an sanki Hogwartstaymışım ve her an süpürgesiyle yanımdan Harry geçecekmiş gibi bir his uyandırdı bende, avlusu ile büyülendim bu Unesco dünya mirasında yer alan manastıra. Yolculuğumun ilk durağı olmasından mı yoksa başka bir sebebi var mı bilmiyorum. Kısacası gitmişken içine de bir bakın bence çok güzel bir yer ve kapalı kapılarını  ”Alohomora” diyerek açmayı denemeyi unutmayın, kim bilir belki de muggle değilsinizdir.

 

Belem tower

Deprem öncesinde kule, nehrin tam ortasında yer alıyormuş, yıllar geçince benim gördüğüm kule ise kıyıda yer alıyordu. Burasını doğal sebeplerden mi yoksa bizdeki belediyelerin mantığıyla mı doldurdular bilmiyorum. Ama mimari ve gösteriş açılarından çok başarılı olduğunu söyleyebilirim.Dışarıdan küçük görünse de aslında içi baya bir genişti ve günümüze kadar iyi şekilde korunduğu belli oluyor.

 

Kaşifler Anıtı (Padrao dos descombrimentos)

 

Lizbon Gezisi

Portekizde Prens Henry  kaşiflerin babası olarak bilinir ve tabiki onun 500. ölüm yıl dönümünde onu anmak adına anıt yapılırken bunun Kaşifler anıtı olması kadar doğal bir şey yoktur.

Anıt’ta yeni yerler keşfetmeye hazır 3 adet yelkenli ve başı çeken Prens Henry rahatça görülüyor. Prensi takip eden diğer heykeller ise Vasco de Gama, Magellan, Kral I Manuel gibi Portekiz tarihinin önemli kaşif, gemici ve keşişleri. Önemli ayrıntı ise tüm heykeller arasında 1 tane kadın heykeli bulunması. O tek kadın ise Prensin annesi  ve keşiflerinin ana beyni olan Lancaster’lı Felipa dır. Boşuna demiyoruz bir kadın dünyayı değiştirir diye.

 

Ajuda Kütüphanesi (Ajuda bölgesi)

Şahsen gitmeye fırsat bulamadığım ( gittiğimde kapalıydı) ama kendisinden çok tarihi ile ilgimi çeken bu yerden bahsetmeden geçmeye gönlüm razı gelmedi.

Portekizin en eski kütüphanelerden biri olan ve 1880’li yıllardan beri Ajuda Sarayının içinde yer alan , 5 odalı kütüphanenin ilk üçü halka açıktır.

Kütüphanenin tarihi kökeni ise 15.yy.’a kadar uzanıyor. O zamanlarda Kraliyet Kütüphanesi adı ile bilinmekteydi ama ne yazık ki koleksiyonunun büyük bölümü 1755 teki depremde yok oldu. Oradan kalanları ise Ajuda Bölgesindeki ‘Royal Shed’ e taşınmıştı.

1811 de istilacı fransız ordusundan korunmak adına ise tüm belgeler ve kitaplar Rio de Janeiro ya gönderildi, böylece Rio de Janeiro ulusal kütüphanesinin temelide atılmış oldu . Daha sonra ise Portekize iade edilen tek şey,  Kraliyet Hanedanının el yazmaları oldu ve 1910 yılına kadarda doğrudan Hanedan mensupları tarafından yönetildi.

 

Baixa bölgesi

Şehrin kalbi olarak bilinmesinin sebebi, sadece konumundan olmasından dolayı değil aynı zamanda Lizbonun finans ve alışverişin merkezi olmasındandır. Bairo alto ile Chiado bölgeleri arasında bir geçiş bölgesi olmasıda bu ünvana sahip olmasına katkı sağlamıştır. Önemli yerleri ise şu şekildedir:

 

Palaça do Comercio

Lizbon Gezisi

En önemli ve en büyük meydan. Bir yanı Tejo nehri,  karşısı ark ve etrafı restoran ve kahvelerle dolu meydanın ortasında kral I Jose’nin heykeli var. Kış aylarında buz pisti ve Noel de ağaç bu meydanda kuruluyor. Nehri arkanıza alıp Zafer takının altından geçtiğinizde Rua Augusta ya çıkmış olacaksınız.

Mağazalarla dolu olan sokak, turistlerinde uğrak noktası. Burada dikkat edeceğiniz nokta ise yanınıza gelen siyahi arkadaşlarımızın önerdiği yasa dışı otları almamanız. Öncelikle bu yasa dışı onun dışında ise alacağınız şey beklentilerinizi karşılamaz çünkü dolandırmak konusunda master yapmış insanlar var karşınızda.

 

Arco da Rua Agusta

Görmemeniz imkansız çünkü her yer buraya çıkıyor gibi gelmişti bana. 9 Ağustos 2013 den beri şehri ayaklarınızın altına,  en güzel manzaralarından birini sunuyor. Deprem sonrasında dirilişin sembolü haline geldi.

 

Elevador de Santa-Justa

santajusta.jpg

Baixa ile tepe üstünde bulunan bairo de alto bölgeleri arasında bağlantı görevi yapmakla kalmıyor aynı zamanda manzara izleme terası olarak da biliniyor

Alfama Bölgesi

Lizbonun en eski bölgelerinden olan Alfama, başlangıçta şehir surlarının dışında yer alıyordu ve sadece fakir , yoksul kişilerin yaşadığı yer sayılıyordu. Lizbon ticaret ve keşifler için önemli bir limana dönüştüğünde, denizcilerin ve işçilerin yaşadığı yer olarak bilindi. Günümüzde ise karakteristik özelliklerine halen sahip olan ama aynı zamanda da modern sanatçıların da mesken tuttuğu ve şehre gelen gezginlerinde en çok merak ettiği yer haline geldi.

Fado

Lizbon Gezisi

Portekizin 3F’inden biri olan Fado, denilenlere göre seferden dönemeyen denizciler için eşleri sevgilileri tarafından söylenen ağıt olarak ortaya çıktı. Yani öyle haydi eller havaya şeklinde bir müzik türü değildir. Hüzünlüdür ve söyleneni anlamasanızda acıyı hissedersiniz.

Genellikle  taverna veya küçük bar tarzı yerlerde akşam yemeğinize veya aperatiflerinize eşlik eden canlı Fado performansları izleyebilirsiniz. Onun dışında yemeğe değil ben sadece Fado ya odaklanmak istiyorum derseniz , sadece Fado gösterisi sunan salonlarda var. Ben otelimin ( Hotel Tejo)  cana yakın resepsiyonistinin önerisi üzere Fado in Chiado ya gittim ve gerçek bir Fado deneyimi yaşadım. ( Lisboa Card ile %10 indirimli )

St. George CastleLizbon Gezisi

Lizbonun en turistik noktalarından birine hoşgeldiniz.  Kale sadece tarih şöleni sunmuyor, yanında inanılmaz bir Lizbon manzarasıda bulunduruyor. Gezmesi aşırı zevkli olan yerlerden biri ve kesinlikle en iyi manzaralarından birini sunuyor. İçinde müze, cafe ve bir kaç büfe de bulunduruyor. Surlarının üzerinde gezerken kalenin zamanında savunmada çok önemli rol oynadığı anlaşılıyor.

 

Sé KatedraliLizbon Gezisi

Sé Katedrali sağlam ve heybetli görüntüsü ile göz dolduruyor ve Portekizin  dini merkezi sayılıyor. 12 yüzyıldan kalma katedralin bir diğer özelliği ise Mağribi camisi yerine inşa edilmiş olması.  En popüler fotoğraflar burada çekiliyor, katedralin önünde tramvayı bekleyip klasikleşmiş bir Lizbon fotoğrafı çekebilirsin. Şahsen ben bekleyemedim

 

  • Miraduro de Santa Luziast.luzia.jpg

Şehir aynı göz bebeğim İstanbul gibi yedi tepede yer alınca, manzaraya doyabileceğiniz noktalarda artıyor. Bir çok gözlem noktası olsada en popüler ve Alfama bölgesinin en iyi manzarası burada diye iddia ediliyor. Karar sizin

25 Nisan köprüsü : Tejo Nehrinin üzerindeki asma köprü San Francisco’daki Golden Gate köprüsüne ne kadar da benziyor diye şaşırmayın çünkü zaten aynı şekilde aynı mühendisler tarafından inşa edilmiş.  Köprüyü geçince de Almada ya ulaşmış oluyorsunuz ve tabi ki o meşhur Kral İsa Heykeli’ni  (eveeet evveeet biliyorum Rio de Janeiro çakması gibi olan) yakından görme şansı elde ediyorsunuz.

 

 

 

Vasco de Gama KöprüsüIMG_5179.jpg

98 Expo için Portekizliler dünyanın en uzun köprüsünü yapmaya karar vermişler ve böylece 17,2 km uzunluğunda olan Vasco de Gama Köprüsü  18 ayda yapılmış.

♣Ve son olarak  benim size önerim: Sokaklarda kaybolun, sokak sanatına gözünüzü ve gönlünüzü doyurun, ayaklarınız şişene kadar yürüyün, sahilde güneşi batırın ve her nefesinizde hayatınız boyunca sizinle olacak olan Lizbon anılarınızın en güzellerini yaşayın.

Sevgiler.

Lizbon Gezisi , Lizbon Gezisi , Lizbon Gezisi

…Yazarın Tüm Yazıları…

About the author

isidacglyn

Add Comment

Click here to post a comment