Ana sayfa » Tüm Yazılar » Gezi Yazısı » Münih’te 24 saat
Gezi Yazısı

Münih’te 24 saat

Münih , Münhen ya da Münik ne derseniz deyin, Baverya bölgesinin bu ünlü şehri en çok Oktoberfest ile biliniyor. Benimde ölmeden önce yapmam gerekenler listesinde en başlarda yerini aldı bu festival (ahh ahh o listede neler yok ki 🙄), neyse bir iki seneye onunda yazısını yazabilmeyi çok isterim. – Dinimiz Amin🙏🏻-

Hazır konumuz Almanya iken hayatımdan son 3 haftanın özetini anlatayım size. Bahar yorgunluğu, mevsim geçiş dönemi hastalıkları vs. arasında beni en çok heycanlandıran, ani gelişen Almanya’ya üçüncü kez gitme planlarım oldu.

Ama Schengen diye bir gerçek var…

Şimdi şöyle bir durum hayal edin; toplaması 3 gün süren, neredeyse 7 sülaleyi kapsayan evraklarla başvuru yapıp, seyahat tarihine 2 gün kala tüm planlar yapılmışken bir heycanla pasaportu teslim alıp vize yerine almanca size red verdiklerine dair bir kağıt gönderdiklerini 🤨.

Hayatımda ilk kez red almış olmanın hüznü ve sayın yetkililerede içimden ‘sevgi dolu’ enerjimi göndererek başlıyorum Münih’te 24 saatte neler yaptığımı anlatmaya.

Münih’te geçirdiğim 1 gün olsada bir çok yeri görebildim ve hayatım boyunca unutamayacağım bir ”KAZ” olayı yaşadım (bunun detaylarını aşağıda okuyabilirsiniz).

İki işsiz arkadaş olarak tamamen bütçeyi sarsmadan nereye gitsek diyerekten en uygun bileti Frankfurta bulduk. Daha sonrada flixbus indirimine denk gelip 1 Euro’ya eveeet yanlış duymadınız tam 1 Euro’ya frankfurt- münih gece yolculuğuna bilet aldık. Yani gece otobus yolculuğu yapıp, sabah 8 de şişmiş gözler ve bir önceki günün yorgunluğu ile Münihe indik.

Veeeeeeeeeeeee

Marienplatz

Şehrin ana meydanı, göbeği diyebiliriz buraya. Benelüks bölgesinde neredeyse her şehrinde var bu meydanlardan, hatta bana direk Brükselde ki Grand Place meydanını andırdı diyebilirim. Hani noelde şu pazarın kurulduğu, kafelerin turist beklediği, belediye binalarının olduğu ve tabi ki tarihi yapılarla çevrili olan ünlü meydanlardan birisi buda.

Aşağıda anlatacağım yerlerin çoğu bu meydan çevresinde bulunuyor. Yani burada 1 gününüz var ise geleceğiniz ilk nokta kesinlikle burasıdır.

Neues Rathaus (Yeni Belediye Binası)

Kral I. Ludwig emri ile 1867-1909 yılları arasında  yerinde bulanan 24 evi yıkarak, Marienplatzın en görkemli binasını inşa edilmiş.

glockenspiel.jpg
Glockenspiel

Öncelikle bina üzerinde Glockenspiel kısmına değineceğim ( kuledeki saatin tam altı). Her gün saat 11 de, yaz aylarında bildiğim kadarıyla ekstra olarak 12 ve 17 de, 43 çandan ve 32 neredeyse gerçek insan boyutunda olan figürden oluşan, müzik eşliğinde ortaçağdaki yaşama dair ufak kesitlerin olduğu mini gösteriye hazır gitmişken tanık olun derim.

Onun dışında binada bulunan 85 metre uzunluğundaki kuleye çıkıp, en güzel manzaralardan birinide izleyebilirsiniz. Onca merdiveni kim çıkacak gibi düşünce gelmesin aklınıza çünkü bu noktada sihirli kelime olan ‘asansör’ giriyor devreye😉.

Öğrenci olmamıza rağmen, kasa sorumlusunun gözüne baka baka nerden anlayacak elin Almanı akbillerimizi gösterelim öğrenci sansın dedik ve 1 Euro ya biletimizi aldık. Asansörden inerken ise kasada ki ablanın Türkçe konuştuğunu görüp, kıpkırmızı olup, kimseyle göz teması kurmadan uzaklaştık binadan.

not 1: Almanyadayız rahatız türkçe konuşuruz kimse anlamaz falan diyecekseniz, yanlış ülkedesiniz. Ben mahallemde bu kadar türkçe konuşan tanımıyorum.

Altes Rathaus (Eski Belediye Binası)

Yenisi varsa demek ki eskiside buralarda  diyerek  başladık etrafımıza bakınmaya ve yanılmadıkta. Neues Rathaus gölgesinde kalmış olsa da 1470 lerde yapılan bu binada gayet dikkat çekici aslında. İkinci dünya savaşının bıraktığı o derin izleri 1975 te yapılan restorasyon ile kapatmış ve günümüzde içerisinde oyuncak müzesini bulunduruyormuş.

Peterskirshe ( ST. PETER KİLİSESİ)

peterskirsche.JPG

 

St. Peter Kilisesi 12 yy da yapılan ve Münihin en eski kilisesi ünvanına sahip olan bir yer. İlk yapımı ne kadar barok tarzında olsada, 1327 yılında çıkan yangın ile beraber kilise çok büyük zarara uğramış ve daha sonra yeniden yapılandırılmıştır . Bu restorasyon ile dış görüntüsü gotik tarzına bürünmüş fakat içerisi halen  barok tarzını yansıtmaktadır.

Ayrıca  buradan da manzara izleme şansınız var, hatta daha da yüksekten çünkü buradaki saat kulesi tam tamına 91m uzunluğunda.

Yalnız buraya çıkmak için konforunuzdan az ödün vermeniz gerekiyor, tam tamına  294 adet merdiveni çıkarım diyorsanız, size kolaylıklar diler ve bir sonraki noktaya geçerim.

Frauenkirsche.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

Meryem Ana Kilisesi ise Münihin en önemli kiliselerden biridir. Gotik tarzdaki bu yapıda iki kule bulunmakta. Ama buradada ilginç bir bilgi söz konusu. Şöyleki kulelerden biri diğerine göre daha kısaymış . Artık paralarımı yetmedi, mimarları hatta mı yaptı yoksa bu durumun mantıklı bir açıklaması var mı bilemiyorum.

Onun dışında bu kilisenin diğer önemli noktası da  girişinde bir ayak izi  bulunuyor ve bu izin şeytana ait olduğuna inanılıyor. Bu tarz inancınız varsa sizi Ayvalık Şeytan sofrasına alalım.

ve gelelim aklımda en çok kalan yere

Englisher Garten

Garten.JPG

Sanırım benim parklara, ağaçlara karşı özell bir sevgim var. Münihte sınırlı vaktimizde neler yapılır diye araştırmalarımı yaparken en dikkatimi çeken yerin burası olduğunu fark ettim ve ne olursa olsun oraya gideceğimize karar verdim.

Şehrin içinde kocamannn yem yeşil, ortasında gölü olan ve bir şeyler yiyip içebileceğiniz ufak mekanların bulunduğu bir alan düşünün.

Dünyada sayılı parklardan ve hatta Central Parkdan daha geniş alana sahip olduğu söyleniyor. İkincisini henüz görmediğimden bişi diyemem ama gerçekten kooocaaamaaan, haritasız içerisinde kaybolacak kadar büyük bir alandan bahsediyorum.

Bayılıyorum şu kocaman parklarda sporunu yapan, ailesiyle zaman geçiren, kitap okuyan insanlara ama bu parkta daha önce park aktiviteleri arasında hiç duymadığım birşey duydum o da Sörf !😳

Kim akıl etmiş neden yapmış bilinmez ama Isar nehrinin suyu ile yapay dalgalar oluşturularak sörf yapıyor bu insanlar.

Şimdi gelelim yaşamış olduğum travmaya:

sevimli kazlarım.png
Kaz diye bunlardan değil, bunların büyüklerinden bahsediyorum

O kadar yol yürüyüp göl kenarına ulaşınca, gölde yüzen ördekler- kazlar eşliğinde , soğuğa rağmen göl kenarında oturup yorgunluk gidermeye karar verdik. Soğuk ve aşırı yorgunluğumuza rağmen keyfimiz gayet yerindeydi, manzaranın tadını çıkararak fotoğraflar çekip sıcacık çayımızla ısınmaya çalışıyorduk. Arkamızdaki masada çocuklu  bir aile vardı ve ordaki bebenin aklına göldeki ördek ve kazları beslemek geldi. Bir kaç saniyede sanki göldeki tüm kuş türleri toplanmıştı başımıza, aaa ne güzel diyerek fotoğraf çekerken kazların elimdeki Bretzeli görüp, boyunlarını uzatarak bana doğru gelmeleri ve o sırada benim elimdekileri onlara doğru fırlatmama rağmen peşimden kovalamalarına ne denir?

Çevredeki herkesin kahkahaları arasında benim korku dolu çığlıklarım , sanırım bunu unutamayacağım

not2: Yani demem o ki mutlaka gidin o havayı bir soluyun ama kazlara dikkat!!

 

Yeme-İçme

Söyleyeceğim ilk şey biranın sudan ucuz olması.IMG_0953.jpg

Hazır buraya kadar gelmişseniz,  bira-sosis-patates üçlüsünü yapacağınız yer önerim Viktualienmarkt açık hava pazarı!  Tam olarak St. Peter kilisesinin arkasında açık havada, bir sürü büfenin ve uzun uzun masaların bulunduğu yer. Hava güzelse burası o kadar keyifli ki anlatamam, yerli turist, iş adamı herkes burda! Biranızı içerken yan masada göz göze geldiğiniz kişiye ‘Prost‘ demeyi de unutmayın.

bira 2.jpg
PROST!

Ayrıca sadece yemek yiyebileceğiniz bir yer değil burası peynirden, sosisine, tatlısına, çiçeğine kadar alabileceğiniz pazarda burada.

  • Ben bu kadarını sığdırabildim 1 günüme, ama eğer sizin benden daha çok zamanınız varsa size naçizane önerilerim Müzeler!!!
  • BMW Dünyası müzesi, Alman müzesi, Ulusal Bavyera müzesi, Olimpiyat parkı,  Nymphenburg Sarayı gibi zamanım olsaydı kesin giderdim dediklerim arasındalar.

About the author

isidacglyn

Add Comment

Click here to post a comment